bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      2022 yapımı, senaryosu ve yönetmenliği martin mcdonagh'a ait, başrollerde colin farrell, brendan gleeson, kerry condon ve barry keoghan'ın olduğu muazzam film! filmi az önce bitirdim. resmen şu an orgazm olmuş gibiyim! yok böyle bir sinemasal şölen! konu itibariyle, bir gün, 1920'lerin irlanda'sında, bir adada yaşayan arkadaşlardan biri diğeriyle artık görüşmeme kararı alır. bu kararı sorgulayan eleman bir türlü diğeri tarafından ciddiye alınmaz. hatta tam tersi, kendisiyle iletişime geçmeye çalıştığı her an kendi el parmaklarından birini keseceğini söyler, muhabbeti kesen arkadaş. sonrası, olaylar olaylar olaylar... --- spoiler --- padraic'in film boyunca hep alttan alıp kibar davranması eşeğinin öldürülmesi ile son bulması nefis bir ayrıntıydı. ve son sahnelerden birinde evin içinde gezen hayvanlar ayrıntısı bir nevi hz. nuh göndermesiydi. padric, iç savaş'ın bir nefes ötede gerçekleşmeye devam ettiği bir yerleşim yerinde hala ve hala nezaketi savunuyordu. bu gerçeği ise o hariç hiç kimse göremedi. kafasını kitaplardan kaldırmayan kız kardeşi dahil! --- spoiler ---
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Barry keoghan'ın oyunculuk nedir tattırdığı az önce bitirdiğim filmdir. İnsanlar ve lanet fikirleri. Kitaplarından başka bir şey bilmeyen kızı neden o kadar küçümsediniz ki. Belki biraz geç kalrdı orada ama kötü biri değildi bence. Köpekler ve eşekler iyi dostlar. Bağlı ve bağımlı olmak farklı şeyler. İsteyenin bir yüzü...
      1Bide kimse kimseye kıyamaz diye bişey yok abi ya. Bazı gerçekleri bilmene rağmen çok zoruna gidiyor, filmin sonuna kadar kemalim yapmaz modunda Padric'in vazgeçemeyeceğini düşünüyorsun, eşeği için ateşe veriyor ortalığı mis gibi. Her şey bir yere kadar diyon tekrar. Günahıyla sevabıyla bir yere kadar. İnsan bu; sınırlı. - surudenayrilankaktus 18.12.2023 00:07:32 |#4656671
    3. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ustalık gerektiren kafaya takmama sanatı, ya da Her Şey Boktan kitabında Mark Manson şuna benzer bir şey diyordu: Bazı günler kötü hissederiz ve buna kafayı takıp hiçbir şey yapasımız gelmez, devam edecek gücü zor buluruz, ama yıllar önce bir köylü o gün kötü hissettiğinde ''evet kötü bir gün ama tarlanın sürülmesi, ekinlerin sulanması lazım'' deyip hayatına devam ediyordu. Bu açıdan cahillik mutluluk demesek de, hayata devam etmeyi kolaylaştıran bir şey olduğu kesin. Az bilmek ya da farkında olmamak öyle en azından. Çok düşünmek ve bu düşüncelere yoğunlaşmak; dünyanın öbür ucundaki acılardan bile haberdar olup yaşamaya devam ettiğimiz günümüzde mutlu olmayı, hayattan keyif almayı çok çok daha da zor kılıyor. 1923 yılında ücra bi kasabada geçen bu filmde de karamsarlık, umutsuzluk teması ve gelişen olaylar insanı düşündürüyor. Sanki insanlık olarak yüzyıllar geçse de bizden önce yaşayanlarla içimizde aynı fırtınalar kopuyor. Varoluşsal sancılarımız, insanın anlam arayışı, nefret, intikam, savaş, keder, özlem, aşk.. gibi temalar etrafında sahne dekoru, oyuncular değişiyor ama birbirinin aynısı oyunlar sahneleniyoruz. Hayatın sırrını çözmeye bir insan ömrü yetmez sözüne katılıyor ve filmdeki sevdiğim bir replikle sözümü tamamlıyorum: --- spoiler --- + kitap nasıl? - üzücü + üzücü mü? üzücü olmayan kitap oku Siobhán, yoksa üzülürsün --- spoiler ---
    4. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      eeeh yeter artık be diyerek tepki vermeme sebep olan filmdir